Asıl adı Ekrem Şerif Uçak olan usta oyuncu, Türkiye’nin ilk uçak asker pilotlarından onbaşı Mazhar Uçak ile Ayşe Nuriye Uçak’ın oğlu olarak, 7 Mart 1932’de Ankara’da dünyaya geldi.
Eğitimine Suadiye 38. İlkokulunda başlayan sanatçı, ortaokul yıllarında sinemaya ilgi duymaya başladı ve eğitimini yarıda bıraktı.
Sanatçı, bir röportajında çocukluğuna dair şunları anlatmıştı:
“Ben, 40 günlükken babam ölmüş. Aslında 6 kardeştik, ikisi öldü. Annem, babamdan kalan şehit maaşıyla bize bakmaya çalıştı. Babam Mazhar Uçak, Türkiye’nin ilk pilotlarındandır. Ankara’da ilkokula başlamıştım. 7 yaşında annem bizi İstanbul’a getirip yerleştirdi. Büyükbabam Pomak göçmenlerindendi. Suadiye’de ölmüştü. Anneannem yalnız kalmasın diye annem İstanbul’u seçmiş…
Büyükbabam Suadiye Camisi’nin ilk imamıymış. Ağabeylerim Haydarpaşa ve Hayriye liselerine girmişti. Kadıköy Birinci Ortaokul ikinci sınıfında tekledim, yani sınıfta çaktım. Parasızlıktan okuyamıyordum. Dersleri bilmediğim için sınıfta utanıyordum. Bu yüzden okuldan kaçıp, Kadıköy’deki sinemalarda vakit geçiriyordum.”
Ekrem Bora, ilk eğitiminin ardından Sultanahmet Devlet Basımevi Kursu’na 3 yıl gitti ve kursu bitirerek mürettip (dizgici) ve mücellit (ciltçi) diploması aldı.
Bora, bir röportajında, “Bu meslek bana bir hatıra olarak kaldı. Fakat sinema oyuncusu olmak o zamanlardan kafama yerleşmişti. Her zaman film seyreder, hiçbir filmi kaçırmazdım.” demişti.
Daha sonra Yıldız dergisinin 1953’te açtığı artist yarışmasına ailesinden gizli katılan sanatçı, yarışmada elde ettiği birinciliğin ardından “Bora” soyadını aldı.
Yeşilçam’da sert karakterlerin aranan yüzü oldu
Erzincan ve Diyarbakır’da 2 yıl süren vatani görevini tamamlayan Ekrem Bora, askerden döndükten sonra 1955’te ilk filmi “Alın Yazısı”nı çekti. Sanatçının bu dönem gerçekleştirdiği ilk evliliğinden, Sevil adını verdiği kızı dünyaya geldi.
Ekrem Bora, 1958’de “Mavi Boncuk”, “Bana Gönül Bağlama”, “Tilki Leman” ve “Bir Kadın Tuzağı” filmlerinde, 1959’da “Kanundan Kaçılmaz” ve “Üç Kızın Hikayesi”, 1960’ta “Yeşil Köşkün Lambası” ve “Divane”, 1961’de “Seni Benden Alamazlar”, “Camp Der Verdammten”, “Kahraman Üçler” ve “İnleyen Dağlar” filmlerinde oynadı.
“Çifte Kumrular” ve “Beş Kardeştiler” adlı yapımlar ile Ayhan Işık ve Türkan Şoray’la başrolü paylaştığı “Acı Hayat” filmindeki performansıyla dikkatleri üzerine çeken sanatçı, bu filmlerin ardından Yeşilçam’da sert karakterlerin aranan yüzü oldu.
Usta sanatçı, 2010’da Türkan Şoray’ın sunduğu “Sinema Benim Aşkım” adlı programda sinema sevgisine değinerek, “Ben hep gençlere onu söylüyorum. ‘İşini seveceksin, işine aşık olacaksın, saygı duyacaksın’ diyorum. Sinemanın bir terbiyesi vardır biliyorsunuz. Sabah erken, kaçta çağırırlarsa, yarım saat erken gideceksin ya da buna benzer birtakım sistemler. Biz bunu gördük, buna alıştık. Sinemanın terbiyesidir bu benim için.” ifadelerini kullanmıştı.
Ekrem Bora, 1963’te “Cehennemde Buluşalım”, “Acı Aşk”, “Aşka Susayanlar”, “Rüzgar Zehra” (Sünger Avcıları), “Akdeniz Şarkısı”, “Aşk Tomurcukları” ve “Ölüm Bizi Ayıramaz” filmlerinde rol aldı.
Aynı yıl Halit Refiğ’in yönetmenliğini üstlendiği “Şafak Bekçileri”nde bir jet pilotunu canlandıran Bora, bu filmle ilgili “Filmde Göksel Arsoy’la birlikte iki pilot arkadaşı oynadık. Filmin büyük bir bölümü Eskişehir’de çekildi. İlginçtir, rol gereği benim uçağım da babamınki gibi Eskişehir yakınlarında düşüyordu. O sahneler çekilirken aklımda ve yüreğimde hep babam vardı.” sözleriyle duygularını ifade etmişti.
Sinemada en yoğun yıllarını 1960’lı yıllarda yaşadı
Başarılı oyuncu, Gül Pamukçu ile 7 Mayıs 1966’da evlendi. İkilinin Yasemin ve Lale adını verdiği iki kızı dünyaya geldi.
Sinemada en yoğun yıllarını 1960’lı yıllarda yaşayan Bora, 1965’te 15, 1966’da 11, 1967’de 17, 1968’de 11, 1969’da ise 8 filmde rol aldı. Ekrem Bora 1966’da “Antalya Altın Portakal Film Festivali”de “En İyi Erkek Oyuncu Ödülü”ne değer görüldü.
Türk sinemasının 1970’li yıllarda yaşadığı çalkantılı dönemde daha az filmde rol alan Ekrem Bora, besteci Fecri Ebcioğlu’ndan ders alarak gazinoda sahne aldığı yılları şu sözlerle aktarmıştı:
“Bizim sinemada kazandığımız bir para olmadı. Filmlerden aldığımız paralar ancak hayatımızı devam ettirmemizi sağladı, o kadar. Ancak sinema oyuncularına sahne yolu açılınca ben de çıktım, şarkı söyledim. Çok da iyi oldu. Beş yıllık bir dönemde hem keyif aldım hem de iyi paralar kazandım.”
Yer aldığı projelerin neredeyse hiçbirinde kendi sesiyle oynayamayan sanatçı, çektiği işlerde çoğunlukla kendisini, ünlü dublaj sanatçıları Saadettin Erbil ve Levent Dönmez seslendirdi.
“Soğuktu ve Yağmur Çiseliyordu” filmiyle ödül aldı
Ekrem Bora, 1990’da rol aldığı “Soğuktu ve Yağmur Çiseliyordu” filmiyle “28. Antalya Film Şenliği”nde “En İyi Erkek Oyuncu” ödülünü aldı.
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından 2008’de “Yaşam Boyu Onur Ödülü”ne değer görülen sanatçı, 2009’da son filmi “Makber”de oynadı.
Usta sanatçı, 1990’lardan yaşamının son yıllarına kadar “Gümüş”, “Marziye”, “Yeşilçam Denizi”, “Kumsaldaki İzler, “Yadigar” ve “Kardelen”in de aralarında olduğu birçok dizide de rol aldı.
Sinemaya adım attığı günden itibaren, 54 yıllık kariyerinde 200’den fazla yapımda oynayan sanatçı, verdiği bir röportajda, “Her zaman halk adına film yaptığımız için halka yakın olduk. Yakın olduğumuz için de halk bizi çok tuttu. Ben bu gizemdeydim bugüne kadar. Nereye gitsem, kötü olduğum zaman da iyi olduğum zaman da sevildim. Yani benim seyircim, beni küstürecek bir şey yapmadı. Hep güzelliklerle karşılaşmışımdır. Çünkü ben halkın içinden geldim, halkla beraber oldum.” değerlendirmesinde bulunmuştu.
Türk sinemasının en güçlü karakterleri arasında yer alan Ekrem Bora, 1 Nisan 2012’de 78 yaşındayken hayatını kaybetti ve Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedildi.
Muhabir: Aişe Hümeyra Akgün