Niğde’de doğup İstanbul’da büyüyen, işçi bir ailenin çocuğu olan Prof. Dr. Dokucu, liseyi bitirdikten sonra belediyede daktilograf olmak isterken arkadaşlarının teşvikiyle üniversite sınavlarına hazırlandı.
İlk denemesinde başarılı olup 2 yıl turizm bölümünde okuyan Dokucu, hayallerinin bundan öte olduğunu fark etti.
Dokucu, tekrar sınavlara girerek, tıp fakültesi kazanıp, çocuk doktoru olmayı istedi. Ancak cerrahi becerilerinin de farkına varan Dokucu, çocuk cerrahisinde uzmanlaşmaya karar verdi.
Dicle Üniversitesinde uzmanlık eğitimi aldığı dönemde, o yılların zorlu şartlarında hekimlik yapmanın ne anlama geldiğini öğrenen Dokucu’ya, gün aşırı nöbetlerle geçen yılları mesleki dayanıklılık kazandırdı.
Türkiye’de farklı kurumlarda çalışan Dokucu, zorlu coğrafyalarda yaşayan çocukları iyileştirmek için yola çıktı.
61 yaşındaki Prof. Dr. Dokucu, zaman içerisinde İl Sağlık Müdürlüğü, Kamu Hastaneleri Başkanlığı ve başhekimlik gibi görevlerde bulundu.
Şimdilerde Prof. Dr. Cemil Taşcıoğlu Şehir Hastanesi Çocuk Cerrahisi ve Çocuk Ürolojisi Kliniği Eğitim Sorumlusu olarak görev yapan Dokucu, AA muhabirine, asistanlık döneminde Yükseköğretim Kurulu bursuyla gittiği Fransa’da 4 yıl görev aldığını söyledi.
Bu ülkede de tecrübeler edindiğini belirten Dokucu, şöyle konuştu:
“Asistanlığımın daha ilk yıllarındaydım ama çok sayıda elin bana öğretme konusunda çok özverili davrandığını gördüm. Yavaş yavaş Türkiye’ye dönüşle alakalı duygular oldu. O zamanki hükümet bize vatandaşlık hakkı verdi. Oturum için gittiğimde ‘İsterseniz vatandaşlığa başvurursunuz.’ denildiğinde bana elektrikli şok dalgası verilmiş gibi oldum. ‘Hayır, ülkeme döneceğim, ben hizmet etmek istiyorum.’ dedim. O duyguyu unutmuyorum.”
Prof. Dr. Dokucu, Türkiye’ye döndüğünde Atatürk Havalimanı’nda yeri öptüğünü, “Toprak benim toprağım.” dediğini anlattı.
“Devletim bana 4,5 yıl boyunca burs verdi, hiç muhtaç olmadım. O şartlarda orada kendi eğitimimi tamamladım.” diyen Dokucu, Fransa’da aradığı duyguları bulamadığını kaydetti.
Prof. Dr. Dokucu, çocuk cerrahı olarak, dezavantajlı doğan bir çocuğun hayata tekrar kavuşturulmasının müthiş bir his olduğunu ifade etti.
İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü ve Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu Başkanlığı döneminde de ameliyatları hiç bırakmadığına dikkati çeken Dokucu, şöyle devam etti:
“Bilgi öyle verince eksilmez, aslında siz artarsınız. Bu cerrahi anlamda da böyle. Hiçbir zaman farklı düşünmedim. Belki 40 civarında asistan veya uzman arkadaşım bizden yetişti. Birçoğu benden çok daha iyi laparoskopik cerrahi yapar hale geldi. Benden daha iyi olmalarından övünç duyuyorum. İnanın, keyif alıyorum. Ağır cerrahi müdahale gerektiren hastalarla uğraşıyoruz. Bu ağır hastalar, birçok yerde aslında ilgili uzman hekimi bulamamakta veya tedavi olamamakta. Sonuç itibarıyla bir mucize göstermiyoruz ama gerek yurt dışında gerek burada kendi öğrendiğimiz bilimi ve cerrahi disiplini, arkadaşlarımızla beraber ortak aklı kullanmak suretiyle uygulamaya çalışıyoruz.”
Yurt dışında bulunan hastaları da asla ihmal etmediğini dile getiren Dokucu, yurt dışında faaliyet yürüten Yeryüzü Doktorları Derneği ile İHH gibi sivil toplum kuruluşlarıyla başhekimlik ve müdürlük yaptığı dönemlerde tanıştığını aktardı.
Prof. Dr. Dokucu, bugüne kadar yaklaşık 50 ülkeyi gördüğünü, ilk gönüllü gittiği yerin Kudüs’ün yakınlarındaki Ramallah kenti olduğunu dile getirdi.
“Gazze’deki Şifa Hastanesinde 7 gün boyunca yaklaşık 35 ameliyat yaptık”
Gidecekleri bölgelerde hastalarla ilgili öncesinden hazırlık yapıldığını belirten Dokucu, “Somali’de bir gün erken çıkıyorduk. Gidip yemek yiyeceğiz. O sırada hasta geldi. Adam çocuğu sedyenin üstüne attı. ‘Al bunu ameliyat et.’ dedi. Biz birbirimize baktık. Hastada majör bir yara vardı. ‘Ne yapalım?’ diye düşündük ancak ne bir hazırlık ne de başka bir şey vardı. Şartlar kötü, ona müdahale etmeseniz bizden başka bakacak kişi yok. Onları da siz ameliyat etmek zorunda kalıyorsunuz.” ifadelerini kullandı.
Dokucu, Gazze’deki Şifa Hastanesinde 7 gün boyunca yaklaşık 35 ameliyat yaptıklarını, bu kentte ilk kez bazı operasyonları gerçekleştirdiklerini ve laparoskopiyi başlattıklarını bildirdi.
Afganistan’da ise “yetememe” duygusunu tattığına işaret eden Dokucu, şunları söyledi:
“Geleceğimiz bir şekilde duyulmuş, insanlar ücretsiz olduğunu da biliyor. Minibüsle yaklaştığımızda grup şeklinde insanlar geliyor. 1-2 kişiyi araya alabildik, fırsat da vardı ama dördüncü günden sonra dışarıda çok kalabalık vardı. Koridor tarzında klinik, belki 25-30 kişi var. ‘Bizim çocuğumuza bakılsın, ameliyat yapılsın.’ diye gelmişler. İçeriklerini bilmiyorum. Ben kendimi içeri kilitledim. O beni travma eden bir olaydır. İnsan dokununca ve görünce sorumlu hissediyor. Görmeyince duygusal yükü almıyorsunuz. Fakat görüp dokunduğunuzda duygusal yük alıyorsunuz. Onlara bakamamak beni daha çok travma etti.”
Prof. Dr. Dokucu, “Akademisyen olarak da hekim olarak da yeni insanların yetiştirilmesi ve gelecek nesillerin daha güvenli sağlık hizmetleri alabilmesi için elden gelen gayreti hiçbir zaman için esirgememek gerekiyor. Bu anlayışla biz vazifemizin bir kısmını tamamladık. Birazcık daha yapabiliyorsak, Mevla nasip ederse onu yaparız. Ondan sonra müsaade isteriz.” dedi.
Muhabir: Gökçe Karaköse