Gazze’deki Ekolojik Kırımda Gelecek Nesillerin Yaşam Alanları Tahrip Oldu Haberi

Yayın: 09:20 - 31.01.2025
Güncelleme: 09:20 - 31.01.2025

LAHEY (AA) – Anadolu Ajansının (AA) “İsrail’in Gazze’ye Soykırım Saldırısı” başlıklı dosyasının dördüncü haberinde İsrail saldırılarının çevre üzerindeki yıkıcı etkileri, tarım alanlarının tahrip edilmesi ve gelecek nesillerin yaşam alanlarının sistematik imhası ele alındı.

Boston Üniversitesinden çevre uzmanı Dr. Amira Aker, Cape Town Üniversitesinden Profesör Leslie London ve Dartmouth Koleji Geisel Tıp Fakültesi Epidemiyoloji Bölümü’nden Dr. Ahlam Abuawad, İsrail’in Gazze’de su kaynaklarını, tarım alanlarını ve yerleşim yerlerini hedef alan saldırılarının ekolojik kırımın boyutunu AA muhabirine değerlendirdi.

Gazze halkının ekonomik açıdan tarımsal faaliyetlere çok bağlı olduğunu ve Gazze’deki tarım arazilerinin yüzde 70’inin yok edildiğini anlatan uzmanlar, beyaz fosfor kullanımının gelecekteki tarımsal faaliyetleri imkansız hale getirdiğine işaret etti.

Ekolojik yıkımın boyutları

Boston Üniversitesinden Dr. Aker, Gazze’deki çevresel tahribatın “ekolojik kırım” tanımına uyduğunu belirtti.

Aker, “Ekolojik kırım, çevreye ciddi, yaygın veya uzun vadeli zarar verme olasılığının yüksek olduğunu bilerek işlenen hukuka aykırı veya kasıtlı eylemler olarak tanımlanıyor. Gazze’de şu anda çevrenin çeşitli unsurlarının çok büyük ölçekte tahrip edildiğini görüyoruz. Bu, silahlı çatışmalardaki olağan çevresel hasardan farklı.” dedi.

Su altyapısının ve kuyuların yok edildiğini, ağaçların söküldüğünü anlatan Aker, “Beyaz fosfor kullanımı nedeniyle gelecekteki her türlü tarımsal faaliyet imkansız hale gelecek çünkü toprak katmanları hem bombalar hem de beyaz fosfor nedeniyle tahrip edildi.” ifadesini kullandı.

Hava kirliliği ve iklim değişikliği tehdidi

Aker, binaların yıkılmasının sadece atık sorunu yaratmadığını, aynı zamanda hava kirliliğine de yol açtığını vurgulayarak, “Gazze’de şu anda var olan tüm bu toz ve kir, sadece bina malzemelerinden değil aynı zamanda silahların kendisinden de kaynaklanıyor.” dedi.

İlk üç ayda gerçekleştirilen tahribatın 26 ülkenin yıllık toplam karbondioksit emisyonunu aştığını belirten Aker, “Silahlara gelmeden önce, sadece Gazze üzerindeki uçuşlar bile karbondioksit emisyonunda aşırı artışlara yol açıyor.” diye konuştu.

Gelecek nesillerin tehdit altındaki yaşamı

Aker, 2020 öncesindeki tahminlerde de Gazze’nin su havzalarındaki hasar nedeniyle yaşanamaz hale geleceğinin öngörüldüğünü dile getirerek, “Su olmadan, ishal vakaları ve çeşitli bulaşıcı hastalıklarda üstel artış yaşandı. Bu, çocukları ömür boyu etkileyecek.” değerlendirmesinde bulundu.

Evlerin yüzde 80’inin yıkıldığına dikkati çeken Aker, “Çocuklar ve hamile kadınlar şimdi çeşitli çevresel kirleticilere, partiküler maddelere, asbest gibi yapı malzemelerine ve silahların içerdiği kimyasallara maruz kalacak. BM, sadece enkazın temizlenmesinin 20 yıl süreceğini ve 1,5 milyar dolar gerektireceğini tahmin ediyor.” dedi.

Aker, çevre tahribatının giderilmesi konusunda İsrail’in sorumlu olduğunu vurgulayarak, “İşgalci güç olarak İsrail uluslararası hukuk gereği işgal ettikleri bölgedeki insanlardan sorumlu ve temizliği yapması gerekiyor. Uluslararası toplum da başlangıçta bunu önleyemediği için sorumlu.” diye konuştu.

Çevre felaketinin giderilmesi için acil ihtiyaçlar

Profesör London da Gazze’deki çevresel yıkımın giderilmesi için öncelikli ihtiyaçların su ve kanalizasyon hizmetlerinin restorasyonu olduğunu belirtti.

Enkaz temizliğinin öncelikli olduğuna dikkati çeken London, “New York’taki İkiz Kulelerin enkazını temizleyen işçilerin karşılaştığı zorluğu düşünün ve bunu Gazze’de 100 katına çıkarın. Binaların yüzde 60’ından fazlası yıkıldı. Enkaz/toz kalıntılarının büyük bir kısmı toksik materyal olarak değerlendirilmeli.” ifadelerini kullandı.

London, “Kanalizasyon sistemi için gerekli pompaların çalıştırılması, hasar gören tuz giderme tesislerinin onarımı için elektrik erişimi şart. Gazze’deki yer altı suları zaten çok tuzluydu ve şu anda su tabakasının ne kadar kirlendiğini bilmiyoruz.” dedi.

Gazze’de tehlikeli atıkların tahliyesi için yeterli alan bulunup bulunmadığının belirsiz olduğunu vurgulayan London, “Özellikle kadın sağlığı, hamilelik ve doğmamış çocuklar üzerindeki etkilerden endişeliyim. Bombardıman ve ablukanın sonucu olarak ölenlerin sayısı, hastalık sebebiyle ölenlerin sayısı karşısında buz dağının sadece görünen ucu kalabilir.” değerlendirmesinde bulundu.

“Önce işgal ve abluka son bulmalı”

Dr. Abuawad da Gazze’deki çevresel tahribat ve bozulmanın onarılmasının on yıllar alacağını ve bunun gelecek nesilleri etkileyeceğini belirterek, “Uluslararası Adalet Divanı, İsrail işgalini yasa dışı ilan edip derhal sonlandırılmasını talep etmesine rağmen bu yönde hiçbir adım atılmadı. Bu durum Gazze’de onarım ve yeniden inşa sürecini engelliyor. Bu nedenle ilk adım, saldırıların, yasa dışı işgalin ve ablukanın sona ermesi olmalı.” dedi.

Gelecek aylarda halk sağlığı açısından temiz gıda, su ve ilaca erişimin kritik önem taşıdığını vurgulayan Abuawad, şunları kaydetti:

“Topraklarını onarmak ve yeniden inşa etmeyi Gazze halkından daha iyi bilen yok. Yapılması gerekenleri daha iyi anlamak için çevresel hasar değerlendirilmeli, onarılabilecek altyapı önceliklendirilmeli ve ardından yeni altyapı inşa edilmeli. Bulaşıcı hastalıkların azaltılması ve daha fazla çevresel hasarın önlenmesi için katı atıkların bertarafı, geri dönüşüm ve kanalizasyon sistemlerinin onarımı kritik önem taşıyor.”

Abuawad, Gazze’nin uluslararası toplumun insani yardım ve desteğine acil ihtiyacının olduğunu söyleyerek “Kompost ve daha az tuzlu su kullanımı gibi çeşitli yöntemlerle toprak rejenerasyonu, tarım arazilerinin restorasyonu, yerel bitki türlerinin yeniden dikilmesi, orman ve kıyı ekosistemlerinin restorasyonu, uzun vadeli çevresel iyileşme için kritik önem taşıyor. Kısaca söylemek gerekirse yapılacak çok şey var.” ifadelerini kullandı.

Muhabir: Selman Aksünger

Exit mobile version