SON DAKİKA

SOSYAL MEDYA HESAPLARIMIZ

MOBİL UYGULAMALARIMIZ

Haber10.com

Paylaş
veya
aşağıdaki bağlantıyı paylaşın:
Anasayfa » Yerel Haber » Antik Kentlerde Iz Sürüp Eski Zamanların Oyunlarını Gün Yüzüne Çıkarıyor Haberi

Antik Kentlerde Iz Sürüp Eski Zamanların Oyunlarını Gün Yüzüne Çıkarıyor Haberi

"Eski zamanlarda çocuklar neyle oynuyordu?" sorusunun peşinden giden Gökçen Göksel, antik kentlerde günlük hayatın parçası olan bazıları 5 bin yıllık geçmişe sahip oyunları günümüze uyarlıyor.

Yayınlanma:
Antik Kentlerde Iz Sürüp Eski Zamanların Oyunlarını Gün Yüzüne Çıkarıyor Haberi

Çocukluğundan beri tarihi yerlere meraklı olan
Göksel, ailesiyle antik kentleri gezerken, o dönemlerde çocukların neyle
oynadıklarını merak etmeye başladı. Gezmeye olan tutkusuyla
üniversitede seyahat ve tur işletmeciliği bölümüne yöneldi.

Antik kentleri gezmeye devam eden Göksel, çocukluğunda aklına düşen eski zamanlardaki oyunların izlerini sürdü.

Müze
envanterlerinde kayıtlı olan ve bazıları kalıntı halinde sergilenen
antik dönemin oyuncaklarını araştıran Göksel, bu oyunlara dair
işaretleri tarihi yapılarda aramaya başladı.

Merakını
“Oyun Atlası” adlı bir projeye dönüştüren Göksel, 2023 yılında bu
çalışmasıyla Sabancı Vakfı 14. Sezon Fark Yaratanı seçildi.

Göksel,
araştırmaları ve saha çalışmaları sonucu bazıları 5 bin yıllık geçmişe
sahip bazı oyunları keşfetti. Bu oyunları, pamuk ve dokuma kumaşlar
üzerine yeniden tasarlayarak günümüze uyarladı.

Hem
çocukları hem de yetişkinleri adeta geçmişte yolculuğa çıkaran Göksel,
eski oyunları ve antik rotaları atölye etkinliklerinde insanlarla
paylaşarak, kültürel mirasın taşıyıcılığını yapıyor.

5 yaşındaki hayalinin peşinden gitti

Oyun Atlası Girişiminin kurucusu Gökçen Göksel, AA muhabirine, antik kentlerin kendisini hep büyülediğini söyledi.

Göksel,
“5 yaşındaydım, antik şehre gittiğimde inanılmaz büyülendim. O gezdiğim
yerlerin şu anki gibi sokak olduğu, oralarda da oyunların oynanmış
olması beni çok etkiledi. ‘Çocuklar orada neyle oynuyordu’ diye sorular
sormaya başladım. Bu merakımın peşinden giderek, seyahat ve tur
işletmeciliği okudum. Üniversitede de daha derinlemesine tarih öğrenmeye
başlayınca, antik dönemde oyunların olduğu, sadece çocukların değil
yetişkinlerin de oynadığını öğrenince, antik şehirleri gezmeye
başladım.” dedi.

Antik şehirleri keşfe çıktığında
çok geniş oyun kültürü olduğunu fark edip, bu fikrini projeye
dönüştürdüğünü anlatan Göksel, 20’li yaşlarından itibaren
araştırmalarını genişlettiğini, uzman ve arkeologlarla iletişime geçip
oyunları hangi kalıntılarda bulabileceğini öğrenmeye çalıştığını
aktardı.

Gezdiği antik kentlerdeki oyunlara dair
bilgileri topladığını ifade eden Göksel, “Oyunlar, genelde tapınak
girişlerinde, sütunlu yollarda, büyük şehir kapıların önünde bulunuyor,
Helenistik dönemde daha çok mermere, taşa işlenmişler. Bunlardan birini
bulduktan sonra gittiğim tüm antik şehirlerde tarama yaptım. Envanterde
bu oyunlar kayıtlı ama toplum olarak bunları bilmiyoruz. Hobi olarak
başlayan bu süreç beni çok etkiledi. Biz bu oyunların üzerine basıp
geçiyoruz. O alanlarda, onların oyun olduğuna dair bir bilgi yok. Bunun
çok kıymetli olduğunu düşündüm, bu oyunların nerede olduğunu toparlamaya
başladım. Bu bilgiyi herkesin ulaşabileceği, herkesin
değerlendirebileceği bir paylaşıma dönüştürmek istedim.” ifadelerini
kullandı.

Antik kentlerde gün yüzüne çıkarılan
bazı oyunların değişerek günümüze geldiğini ve “Dokuz taş”, “Mangala”,
“Tavla”, “Peçiç” gibi isimlerle bugün de oynandığını vurgulayan Göksel,
şunları kaydetti:

“Bugün bildiğimiz ‘dokuz taş’,
antik dönemde ‘dokuz, sekiz, altı dilimli dokuz taş’ olarak
adlandırılıyordu. Mangala o dönemde ‘mancala’ adıyla taşlara kazınarak
oynanıyordu, Osmanlı döneminde de popüler hale gelen bir oyun. Tavlanın
bilinen ilk versiyonu ‘on iki çizgi, ‘işaret oyunu’ olarak geçiyor,
antik adı ‘Ludus duodecim scriptorum.’ Peçiç ise Hindistan’dan İpek Yolu
aracılığıyla bize ulaşmış bir oyun. Antik kentlere gittiğimizde bu
oyunların yanından fark etmeden geçiyoruz. Bunu fark ettikten sonra ben
de bazı oyunları günümüze uyarlayıp, oynanabilir hale getirmek istedim.
Oyunların bilinirliğini artırmak için çeşitli atölye programları da
düzenliyoruz ve oyunlara dair içerikler paylaşıyoruz.”

Dikilitaş ve Ayasofya’da mangalanın kalıntıları var

Çocukları
ve gençleri yeniden kültürel mirasla tanıştırmayı amaçladıklarını
vurgulayan Göksel, “Oyunlar sadece bir oyun değil, çok ciddi kültürel
miras. Bizim topraklarımızda var, dönüşe dönüşe bugüne kadar gelmiş.
Bizden sonra da yaşamaya devam edecek. Oradaki oyunlar sadece eğlence
aracı değil, aslında o dönemin tarihini, hikayelerini anlatan araçlar.
Buna sahip çıkmak da çok önemli. Özellikle Türkiye İstatistik Kurumu’nun
(TÜİK) yaptığı son araştırmalarda 10 gençten 9’u maalesef, kültürel
hiçbir faaliyete katılamıyor. Bu bilgiyi de öğrendikten sonra bize çok
iş düştüğünü düşünüyorum. Gençleri ve çocukları yeniden kültürel mirasla
tanıştırmak, kültürle aramızdaki mesafeyi kısaltmak için bu projeyi
başlattık. Bu ürünlerden elde ettiğimiz gelirlerle gençlere müze kartı
sağlıyoruz, geliştirdiğimiz atölyelere de ücretsiz katılımlarını
sağlayıp onların kültürümüzle yeniden bağ kurmalarını istiyoruz.” diye
konuştu.

İstanbul’da Sultanahmet’teki
Dikilitaş’ın dibinde ve Ayasofya’da mangala oyununun kalıntılarının yer
aldığını aktaran Göksel, “Bu oyunlar, bizim bulduğumuz icat ettiğimiz
oyunlar değil, biz gün yüzüne çıkardık sadece. Bu oyunlar yüzyıllardır
var, bazıları 5 bin yıllık tarihe sahip. Onların hikayelerini, nasıl
oynandıklarını yeniden canlandırmaya, kültürel mirasla aramıza
koyduğumuz mesafeyi oyunlarla kısaltmaya çalışıyoruz. Bazı atölyeleri
antik kentlerde gerçekleştirdik, Sabancı Vakfı ile Metropolis Antik
Kenti’nde gerçekleştirdiğimiz “Oyunun İzinde Metropolis” etkinliği,
çocukların antik şehri kendilerinin deneyimlemesi üzerine bir rotadan
oluşuyor. Biz yetişkin olarak gözlemci olduk. Onlar gruplara ayrılıp
bizim geliştirdiğimiz oyunla antik kentin her bir detayını
deneyimleyerek gezdiler, inanılmaz bir bağ kurdular, kentten ayrılmak
istemediler. Bu bizim için çok önemli çünkü geleceğimiz tamamen çocuklar
ve gençlerden oluşuyor.” şeklinde konuştu.

Gökçen
Göksel, Urartulara ait envanterde yer alan ve büyüleyici şekillerden
oluşan ‘Ur’ adındaki oyunun izini sürdüğünü de sözlerine ekledi.

Muhabir: Şaduman Türkay

İlgili Haberler